13 Şubat 2015 Cuma

Kitap: Geri Dönüş-Harlan Coben

Posted by nana at 2/13/2015 12:48:00 ÖÖ 2 comments
Yine bir Harlan Coben romanıyla karşınızdayım."Myron Bolitar" karakterimizin serilerinden "Geri Dönüş".Arka kapak yazısı şu şekilde:

"Hepimizin geçmişe dönüp düzeltmek istediği hataları,herkesten sakladığı sırları vardır. Hepimiz bazen sevdiklerimizi çirkin gerçeklerden korumak için yalan söyleriz.Ancak bir ailenin mutluluğu karşılıklı yalanlarla örülü bir oyundan ibaretse,eninde sonunda gerçekleri anlatacak birileri mutlaka çıkar. 

Yirmi yıl önce,kazanmasına kesin gözüyle bakılan bir turnuvayı son anda kaybeden ve hayatı bir daha asla eskisi gibi olamayan Jack Coldren,yıllar sonra aynı yerde,aynı turnuvada finale kadar yükselmeyi başarmıştır.Ancak unvanını son kez olsun geri alıp,geçmişiyle hesaplaşmasına ramak kalmışken oğlunun kaçırıldığı haberi gelir.Eski bir dostun yardım çağrısına kulak tıkayamayan Myron Bolitar kayıp çocuğun izinde,yüksek sosyeteden ucuz kenar mahalle otellerine kadar uzanan;zenginler,katiller ve yalancılarla dolu bir çemberin içinde bulur kendini.Çember daraldıkça en karanlık sırlar ortaya çıkacak,zamana karşı nefes nefese bir mücadeleye girişen Myron Bolitar bu kanlı oyunun kurallarını yeniden yazacaktır."

Polisiye giden bu kitapta tek sevmediğim nokta,golf oyunundan çok fazla derinlemesine bahsetmesi.Yani golften anlamadığım için sanırım,o kısımlarda çok sıkıldığımı söyleyebilirim. Ama genel olarak fena değildi.

İyi okumalar ^_^

12 Şubat 2015 Perşembe

Anime:Itazura Na Kiss

Posted by nana at 2/12/2015 08:59:00 ÖS 0 comments
Kahraman esas kızımız lise son sınıf öğrencisi Aihara Kotoko,lisenin ilk yılından beri Irie Naoki'ye aşıktır. Yalnız Naoki okulun en iyi sınıfı olan "Sınıf A" da ve iq'su çok yüksek olan yakışıklı bir çocuktur.Kotoko ise okulun en başarısızların olduğu "Sınıf F"dedir. Bundan dolayı Kotoko bir türlü aşkını itiraf edememiştir.

Platonik aşkının 2 yılından sonra,kendine güvenini toplamış ve Naoki'ye aşk mektubu yazmıştır. Mektubu Naoki'ye vermeye kalktığında ise Naoki mektubu almamış ve istemediğini söylemiştir.Dahası aptal kızlardan hoşlanmadığını da söylemiştir.Nerdeyse herkes bu olaya şahit olur. Kotoko herkese rezil olmuştur ve çok kalbi kırılmıştır.Ve aşkından vazgeçmeyi seçmiştir.

Kötü olay başka bir kötü olayı çekermiş gibi, bir de Kotoko babasıyla yeni taşındığı ve babasının yıkılmaz dediği ev 2 şiddetinde bir depremle yıkılmıştır. Babasının en iyi arkadaşı onlara evlerinde kalabileceklerini söyler.Kotoko ve babası onlara giderler.Evin önüne geldiklerinde kapının önünde "Irie" yazar.Kotoko bunun benzerlik olduğunu düşünür.Fakar içeri girdiğinde Naoki'yi görür.Naoki'nin babası Kotoko'nun babasının en iyi arkadaşıdır. Böylece Kotoko'nun Naoki'yle geçireceği yaşamı başlamış ve aşkı tekrar depreşmiştir.

Oldukça komik,eğlenceli bir animeydi.Kotoko'daki azim süper valla ben öyle olamazdım.Çocuğun neler neler demesine rağmen hala peşinden koştu:)Kotoko ne kadar tatlı ve şirinse,Naoki de bir o kadar odundu. Naoki'nin annesi harika bir kadın,çok komik. Yani genel olarak çok eğlenebileceğiniz,zaman zaman da duygulanabileceğiniz tatlı mı tatlı bir anime olmuş.



Şu en tatlı sahnelerdendir:


İyi seyirler ^_^


7 Şubat 2015 Cumartesi

Film:Water for Elephants(Aşkın Büyüsü)

Posted by nana at 2/07/2015 10:31:00 ÖS 0 comments

Başrollerinde Robert Pattinson ve Reese Witherspoon'u gördüğümüz Water for elephants filminde, Jacob(Robert Pattinson) Cornell Üniversitesi Veterinerlik fakültesinde son sınavlarına hazırlanırken ailesini trafik kazasında kaybettiğini öğrenir.Okulu bırakmak ve yaşadığı evi de terketmek zorunda kalır. Sirk treni olduğunu öğrendiği trene binerek oradan ayrılır.Sirk sahibi August, veteriner olduğunu öğrendiği Jacob'a hayvanların sorumluluğunu verir. Burada sirke yeni katılan asi fil Rosie'yi eğitme görevi de ona verilir.August çok merhametsiz biridir. August'un eşi Marlena da sirkte çalışmaktadır. August, Marlena ve Jacob'ın normal başlayan ilişkileri Jacob ve Marlena'nın birbirlerine aşık olmasıyla karışır. 

2011 yapımı film, IMDB'den 7,0 puan almış ve bence aldığı puanı da haketmiş. Oldukça duygusal bir film olmuş. Dram,romantizm sevenler izlemeli.

İyi seyirler

Kitap: İkilem-Dilek Kılıçdemir

Posted by nana at 2/07/2015 12:37:00 ÖÖ 0 comments
Bu yazımda sizlere Dilek Kılıçdemir'in İkilem adlı romanını tanıtacağım.Arka kapak yazısı:

"Kaderin getirdiği tüm zorluklara rağmen yaşam sevincini kaybetmeyen Defne,Burcu ve Ayşe katıldıkları bir yarışmadan Mısır seyahati kazanır. Üç arkadaş çılgınca verdikleri kararla işlerinden ayrılarak,herkese nasip olmayan bu fırsatı değerlendirir.
Mısır gezisi sırasında çekimleri yapılan bir film setine rastlarlar.Defne aykırı yapısıyla başrol oyuncusu Robert'ın dikkatini çeker.Bu arada filmde de minicik bir rol üstlenir.
Film yapımcısı Angelino,yıllar önce Azrail ile burun buruna geldiği bir kazada, "Sonsuz aşk"ı yaşamadan ölmek istemediğini geçirir içinden. Dileği kabul olmuş ve hayalet olarak ikinci yaşam şansı verilmiştir.Angelino'nun gerçek aşkı bulması demek,insan gibi yaşama hakkını yitirmesi anlamına gelmektedir. Baş Melek Mikail durumu anlaması için yardımcı olmaya çalışsa da "aşk" bu.Hesapsızca giriverir yüreklere.
Angelino,Defne aşkının ve üç arkadaşının maceralarla dolu gezisinin yanı sıra,Mısır'ın zengin kültürü ve tarihi alt yapısı kitaba apayrı bir lezzet katıyor.
Bu romanın sarı sayfalarında gezerken nefesinizi tutamayacaksınız.Çünkü hayallerle gerçekler terazinin iki ayrı kefesindedir.Fantastik ve romantik-macera okurları davetlidir."

Ben kitabı beğenmiştim.Daha önce Türk yazarlarımızdan hiç fantastik kitap okumadım, ama bu kitap  kurgusu ve anlatımıyla bence başarılı olmuş.  

İyi okumalar ^_^

6 Şubat 2015 Cuma

Kitap: Vasiyet(Sailing to Capri)-Elizabeth Adler

Posted by nana at 2/06/2015 10:20:00 ÖS 0 comments
Bu kitabı bugün bitirdim. Sıcak sıcak paylaşayım dedim:) Arka kapak yazısı yok,o yüzden ben size kitabın konusundan bahsedeyim biraz.

Çok zengin bir işadamı olan Robert Hardwick,kendisinin öldürüleceğini düşünerek -ölmeden önce- vasiyetnamesini hazırlar ve çok güvendiği dedektif Harry Montana'ya ve kızı gibi sevdiği asistanı Daisy'e emanet eder. Ve malesef Robert ölmüştür, Montana'ya ve Daisy'e kalan mektupta kendisini öldürebileceğini düşündüğü 6 kişiden oluşan şüphelilerin listesini bırakır. Montana ve Daisy'den son isteği katilini bulmalarıdır.Bunun için de verdiği şüpheli listesindeki insanlarla birlikte Mavi Yat adlı gemiye binip Capri'ye doğru seyahat etmelerini ve bu yolculukta katilini bulmalarını ister. Capri adasına vardıklarında da vasiyetnamesi okunacaktır. Robert gerçekten cinayete mi kurban gitmiştir?Eğer öyleyse bu seyahat boyunca katili bulabilecekler midir? Vasiyetnamesinde ne yazmaktadır?

Konusu ilginç,hatta çok mantıksız denebilecek şekilde ilginç. Polisiye gibi ama polisiyeden çok tasvirler,insan ilişkileri ve romantizm daha ön plandaydı. Çok harika bir kitap olduğunu söyleyemem belki ama yine de okunabilir bir kitap. Yalnız çevirisinin iyi olduğunu pek söyleyemem.

İyi okumalar ^_^


Kitap: Satılık Aşk-Jill Mansell

Posted by nana at 2/06/2015 12:47:00 ÖS 0 comments
Bu kitabı "Tanrı'nın Formülü" gibi az beyin yakan kitabı okuduktan sonra, hafif olduğunu düşündüğümden beynimi biraz dinlendirmek için okudum. :)
Zaten 2 günde de bitti. Yine herşeyi anlatan bir arka kapak yazısı:  
"Lola'ya on yıl önce on bin sterlinlik bir terkidiyar teklifi gelmişti.On yıl sonra bu aşkın yeniden depreşeceğini nereden bilecekti!Yaş on yedi.Hayat uzun,aşk kısa. Yaş yirmi yedi.Hayat hala uzun,kısa aşksa bir hortladı o kadar olur!Para süperdi de, minik bir şart vardı. Teklifi yapan,Lola'nın erkek arkadaşı Doug'ın annesiydi ve o meşhur on bini oğlundan ayrılması için veriyordu.Lola sinirden tırnaklarını kemirmişti.Hiçbir şey o ve Dougie'yi ayıramazdı. Ta ki feci bir sırrı keşfedene ve parayı alıp kaçmaktan başka seçeneği kalmayana kadar. Olsun!Kahpe kader ağlarını örecek,Dougie'yle Lola'nın yolları yeniden kesişecekti.Lola'nın Dougie'ye karşı hisleri eskisini sopasız dövecek kadar şiddetlenmişti. Fakat genç kız, genç adamın kalbini kırmıştı bir kere! Ve çok geçmeden Doug,bu ayrılık için Lola'ya ödeme yapıldığını da öğrenecekti.Genç kadın,Doug'a gerçeği asla söylemezdi,tahmin edersiniz ki işi çok zordu. Herşeyden çok mutlak cazibesine güvenen Lola'nın bir şansı daha olacak mıydı?" 

Konusundan da anlaşılacağı üzere,oldukça kolay okunan,yer yer mantık hataları olsa da akıcı ve eğlenceli bir kitap.Yani hiç düşündürmüyor,biraz kafa dağıtmayı istiyorsanız Lola'nın hikayesini okuyun,biraz eğlenirsiniz derim :)

İyi okumalar :)

Kitap: Tanrı'nın Formülü-José Rodrigues dos Santos

Posted by nana at 2/06/2015 12:30:00 ÖS 0 comments
Çok sağlam bir kitapla karşınızdayım!

Arka kapak yazısı:

"1951 sonbaharı: İsrail'in ilk başbakanı David Ben Gurion, Albert Einstein'la tanışmak için Princeton'a gider. Ziyaretinin amacı nükleer silah elde etmektir. Atomla başlayan gizli sohbetleri hızla Tanrı'nın varlığına doğru yönelir. Einstein Tanrı'nın formülünün peşindedir. Dünya düzenini tepe taklak edebilecek bir önemde olduğu için CIA de bu belgenin izini sürmektedir.

Günümüz Kahire'si, Tahrir Meydanı: Kriptolog ve tarih profesörü Thomas Noronha'nın hayatı, çekici İranlı bir kadın olan Ariana Pakravan'ın çok gizli bir el yazmasını deşifre etmek için yardımını istemesiyle alt üst olur. Albert Einstein imzalı el yazmasının başlığı Tanrı'nın Formülü'dür. Bu formülü deşifre edebilecek tek uzman Noronha'dır. Bunun farkında olan tüm güçlerse Noronha'yı izlemektedir. Kendisiyle birlikte dünyanın da kaderini ilgilendiren bu formül pandoranın kutusuna dönüşmek üzeredir.

Tanrı'nın Formülü, zamanın başlangıcına, evrenin kökenine ve hayatın anlamına dair bu müthiş macerada kuantum fiziğini dinle,Batı felsefesini Doğu mistisizmiyle buluşturan "Tanrı var mı?Doğum ve ölüm nasıl şeyler?Evren sonsuz mu yoksa bir gün yok olacak mı?" gibi insanlığın her zaman üzerine kafa yorduğu sorulara da bir cevap ararken okurlara da unutamayacakları bir macerayı sunuyor." 

Gerçekten bu kitabı evrene, dinlere, fiziğe ilgisi olanların kesinlikle okuması gerekir. Ben şahsen evren, uzay, din gibi konulara çok meraklı biri olduğum için kitabı alırken çok dikkatimi çekmişti. Konu olarak Dan Brown romanlarını andırsa da, Dan Brown'un kitaplarından daha fazla bilimsel konular barındıran bir kitap. Hatta öyle ki bazen kitabı okurken beynim yoruluyordu. Fizikle, evrenin varoluşuyla, dinlerle ilgili o kadar çok şey var ki. Hepsi ilgimi çekiyor ve hepsini çok dikkatle okudum hatta bazı şeyleri kendim özel olarak araştırdım okuduktan sonra. Kitabı kendinizi çok yormadan okuyun, sindire sindire okuyun derim. İçinde çok güzel bilgiler var.
Mesela kitaptan bazı alıntılar yazayım, örnek olsun:

"..Yine de kuantum teorisinin öngördüğü bu. Örneğin eğer bir elektronu ikiye bölünmüş bir kutuya koyarsak, elektron dalga şeklinde aynı anda iki tarafta birden olacaktır. Kutuyu gözlemlediğimizde dalga dağılacak ve elektron iki taraftan birinde parçacık haline gelecektir. Bu iki taraf birbirinden ayrılıp birbirlerinden binlerce ışık yılı uzağa konsalar bile elektron iki tarafta aynı anda var olmaya devam edecektir. Ancak biz bu taraflardan birini ya da diğerini gözlemlemeye kalktığımızda elektron seçim yapacaktır."

"..Termodinamiğin ikinci kanunu formüle edilip ispatlandığında bilim adamları sonsuz evren fikri ve geri alınamaz fiziki sürecin varlığının birbiriyle çeliştiğini gördüler. Evren, termodinamik bir dengeye doğru evrim geçiriyordu, o noktada her yer eşit sıcaklıkta olduğu için ne soğuk ne de sıcak bir yer olmayacaktı ve bu da tam entropi ya da maksimum düzensizlik demekti. Diğer bir deyişle evren tam bir düzen içinde başlayıp tam bir düzensizlik içinde sona erecek demektir. Bu keşifle açığa çıkan başka şeyler de vardır. Olber paradoksunu bilen var mı?"


Tüm kitapsever arkadaşlara iyi okumalar dilerim ^_^

Kitap: Orman-Harlan Coben

Posted by nana at 2/06/2015 11:57:00 ÖÖ 0 comments
Kitap arka kapak yazısı:

" Yirmi yıl önce, yaz kampındaki dört genç bir gece yarısı ormana girmiş, sonrasında ikisi ölü bulunmuş,diğer ikisinden de bir daha haber alınamamıştır. Ancak şimdi, hayatları allak bullak olan bu dört aileyi yeni gerçekler beklemektedir.

New Jersey, Essex savcısı Paul Copeland kız kardeşini ve karısını kaybetmenin acısını yüreğine gömmüş, kendini altı yaşındaki kızına adamıştır.Aile hayatının sorumlulukları ve fırtınalı meslek yaşantısı geçmişteki acılarını biraz olsun unutmasına yardımcı olmaktadır. Ancak bir tecavüz davasının izini sürerken ortaya çıkan bir cinayet kurbanı Copeland'in geçmişe gömülmüş sırlarını tekrar toprak üstüne çıkarmak üzeredir.

Bu kurban kız kardeşiyle birlikte ortadan kaybolan kampçılardan biri midir? Kız kardeşi hala hayatta olabilir mi? Copeland yirmi yıl önce, masumiyetini kaybettiği o yaz günü geride bıraktığı her şeyle yeniden yüzleşmek zorundadır. İlk aşkı Lucy, onları terk edip giden annesi, kardeşlerden bile saklanan aile sırları.. Copeland neleri toprağın altında bırakacağına ve hangi gerçekleri aydınlığa çıkaracağına karar vermek zorundadır artık."

Görüldüğü üzere kitabın arka kapak yazısı zaten çoğu şeyi anlatmış:) Harlan Coben'in kitaplarının sonları genelde beni çok tatmin etmezdi. Ama bu kitabı diğer okuduklarıma göre bir nebze daha tatmin edici bir sonla bitti. 
Yine genel olarak, diğer kitaplarındaki gibi geçmişte saklı olan sırlar var ve bu sırlar bir şekilde yüz üstüne çıkıyor ve kahramanımız geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalıyor.Kitabın bazı yerlerinde saçmalayacak şimdi gibi düşünürken toparlayan Harlan Coben, ne olursa olsun yine de sağlam bir kurguyla çıkmış biz okurların karşısına. 

Tüm kitapseverlere iyi okumalar ^_^

Film: Snowpiercer

Posted by nana at 2/06/2015 09:40:00 ÖÖ 0 comments
Yine bir film önerisiyle daha çıkageldim :)

Uzun zamandır izlediğim en ilginç filmdi "Snowpiercer".
Küresel ısınmayı durdurmak için yapılan bir deneyde terslik olmuştur ve dünya tekrar buzul çağına dönmüştür. Hayatta kalan insanlar Snowpiercer adındaki bir trende yaşamak zorunda kalmışlardır. Ancak bu trende yaşayanlar yönetenler ve yönetilenler olarak ikiye ayrılmıştır. Ezilen halk arka vagonlarda, yönetenler ise ön vagonlarda yaşamaktadırlar. Ezilen halk artık bu duruma son vermek isterler ve bunun için harekete geçerler.
Her ne kadar sonu biraz sönük kalsa da bence herkesin mutlaka izlemesi gereken bir film. Diğer 'dünyanın sonu' filmlerinden oldukça farklı ve sıradışı. Yani izlerken bir sonraki adımda ne olacağını kestiremiyor insan. İşte böyle filmlere bayılıyorum. Hiç sıkılmadan izledim.
Oyuncu kadrosu derseniz; Chris Evans(Curtis),Kang-Ho Song,Ed Harris, Tilda Swinton gibi isimler var.Ki ben Ed Harris ve Tilda Swinton'ı çok severim. Her zamanki gibi bu filmde de çok başarılılar. Herkes izlemeli.

SPOILER'lı anlatım: 

Film içeriğindeki asıl mesajlarla insanın içinde derin bir kaygı ve endişe uyandırıyor aslında. Dünya'daki toplumsal sınıf ayrımcılığından tutun da insanlar arasındaki kapitalist çatışmalara, ve nüfusun nasıl dengede tutulabileceğine kadar her noktaya değinmiş. 'Nasıl bir senaryo!' dedirten cinsten bir film. Arka vagonlarda herşeyden mahrum tutulan,doğru düzgün yemek verilmeyen,yönetilen ve ezilen bir halk.Ön vagonlarda ise her daim ezen,yöneten,mahrum bırakan ve acımasız bir 'üst tabaka'. Ezilen halkımız en sonunda isyan eder ve vagon vagon ilerleyerek ön tarafa ulaşmaya çalışır. Treni ele geçirmek için Wilford'ı(Ed Harris) yani trenin sahibini öldürmeleri gerekmektedir. Ezilen halkın başında Gilliam(John Hurt) vardır ancak yaşından dolayı savaşamamaktadır, Curtis(Chris Evans) ise halkın başına lider olmuştur. Curtis ve arkadaşları vagon vagon ilerleyerek Wilford'a ulaşmaya çalışırlar. Tabi bu ilerlemelerinde her vagonda başlarına farklı olaylar gelmektedir. 
Filmde şok üstüne şok yaşıyorsunuz. İnsanı en çok çarpan bu şoklardan biri ise Wilford ve Gilliam'ın aslında dost olduğunu ve beraber çalıştığını öğrendiğiniz sahne oluyor. Yani ezilen halkın başındaki kişi ile yönetenlerin başındaki liderin dostluğu kendi yaşadığımız dünyayı düşününce oldukça ironik oluyor.
Ayrıca dünyada her zaman bir dengenin olması gerektiğini savunan Wilford bunun ancak nüfus dengelemesiyle yaşanabilceğini vurguluyor.Ve trende şimdiye kadar çıkan isyanların aslında bilerek çıkarıldığını ve o kadar insanın bilerek öldüğünü(öldürüldüğünü) çünkü ancak bu şekilde nüfusun dengelenebileceğini anlatıyor. Filmi izlerken aynı zamanda aklıma şuan okuyor olduğum Dan Brown'un Cehennem adlı kitabı geldi. Bu kitapta da dünya nüfusunun aşırı derecede çoğalmaya başladığını ve çoğalma durdurulmazsa dünyanın sonunu getirebileceğini tezini ortaya atan bir mühendis var ve o da bunun denge altına alınabilmesi için ölüm olması gerektiğini savunuyor.Tüyler ürpetici. 


Neyse sonuç olarak; "Nasıl bir senaryo,nasıl bir filmdi." Kaçırmayın.

Film: Upside Down(Aşkın Çekimi)

Posted by nana at 2/06/2015 09:31:00 ÖÖ 0 comments
Blogumun ilk filmi olarak "Upside Down" (Aşkın Çekimi) adlı filmi paylaşmak istiyorum.

Filmde dünya bildiğimiz bir dünya değildir. Aynı yörüngede iki farklı dünya vardır ve bu dünyaların her ikisi de kendi yerçekimi alanına sahiptir. Ve bu dünyalar aynı hizadalardır yani birindeyken diğer dünya gözle görülebilmektedir. Ama tabiki bir üstteki ya da bir alttaki dünya bir diğerine göre ters görünmektedir. Her ikisinin de yerçekimi alanı olduğu için bir dünyadan diğer dünyaya geçilememektedir. Üst dünya ve alt dünya diye isimlendirilen bu dünyalardan üst dünya çok zengindir,alt dünya ise elektriğin bile zor bulunduğu bir şekilde fakirdir. Hikayede esas çocuk Jim Sturgess(Adam) alt dünyada, esas kız Kristen Dunst(Eden) da üst dünyada yaşamaktadır. Küçükken tanışan bu çiftin bir şekilde yolları ayrılır ve aradan yıllar geçtikten sonra Adam Eden'ın izini bulur ve ona ulaşmak için elinden gelen herşeyi yapacaktır. Bu ilginç ve güzel filmi izlerken bazen biraz başınız dönse de,film farklılığıyla diğer aşk filmlerinden keskin çizgilerle ayrılıyor.Bilim kurgu ve aşk biraraya geliyor.Ayrıca kadroda yakışıklı Jim Sturgess ve güzeller güzeli Kristen Dunst olunca izlenmeye daha da bir değer oluyor. Her ikisini de çok severim.

SPOILER'lı anlatım:

Filmde üst dünya ve alt dünya arasında bağ kurulan tek yer petrol çıkaran ve işleyen bir şirkettir. Bu şirket alt dünyadan çıkardığı petrolü işleyip üst dünya'da kullanmaktadır.Böylelikle üst dünya zengin bir dünyadır ve alt dünyayı sömürmektedir. Yani bir nevi kapitalist bir sistem. Üst dünya alt dünyayı sömürerek zengin oluyor, alt dünya ise fakirleşerek üst dünyaya muhtaç hala geliyor.
İnsanlar bir dünyadan diğer dünyaya üstlerinde ancak ters madde bulundurarak geçebilmektedirler ancak bu sadece bir saatliğinedir. 1 saat sonra ters maddeler yanmaya başlar. Esas çocuğumuz Adam, aşkı için kendi hayatını tehlikeye atarak,yanmaya razı olarak,aşkına ulaşabilmek için herşeyi yapacaktır. "Aşka bak ya!" dedirten bir filmdir. Film boyunca sanki gerilim filmi izliyormuşcasına gerildim aşklarına birşey olacak diye. 
Ayrıca film ikincisi çekilecekmiş gibi bitiyor bunu da söylemeden geçmeyeceğim.

Kısacası hem fantastik,hem de aşk içeren filmleri sevenler kaçırmasın derim.

Kitap: Debbie Macomber- Blossom Street Serisi

Posted by nana at 2/06/2015 08:24:00 ÖÖ 0 comments
*Debbie Macomber’ın Küçük Mucizeler Dükkanı serisinden bahsetmek istiyorum. Serinin ilk kitabı “Küçük mucizeler dükkanı”. Kitapta Lydia karakterimiz kanser tedavisi görmüş, iyileşmiş ve bu iyileşme sürecinde de örgü örmeyi öğrenmiş bir kadın. Hastanedeki tedavisinden sonra Blossom street’te örgü dükkanı açar ve örgü kursu vermeye başlar. Hikayemiz burada başlıyor. Yazar bizlere, Lydia ve örgü kursundaki kadınların hayatlarından kesitler sunuyor. Çok da güzel ve sıcak bir anlatımla.
Ben normalde daha çok aksiyon, polisiye, fantastik ya da hareketli romanlar okumayı severim. Ama bu seriye başlamak istedim yine de. Ve iyi ki başlamışım dedim. Tabi benim gibi daha çok hareketli romanlar okumayı sevenlere başta biraz sıkıcı gelebilir. Ama bırakmayın. Çünkü kitabı bitirdiğinizde yüreğiniz sıcacık olacak ve gerçekten kendinizden birşeyler bulacaksınız.
*İkinci kitap olan “Bir Yumak Mutluluk” da aynı tatta bir roman. Lydia Hoffman örgü kursu vermeye devam etmektedir. Bu sefer farklı müşterilerinin hayatlarıyla yolu kesişir. Başta ilk romandaki karakterleri gözünüz arasa da buradaki karakterlere de ısınıyorsunuz. Zaten ilk romandaki karakterler de bazı sayfalarda karşınıza çıkıyor.
Blossom Street yani Küçük Mucizeler Dükkanı serisi sırayla şu şekilde :
1. Küçük Mucizeler Dükkanı
2. Bir Yumak Mutluluk 
3. Bahçemde Yeşeren Umutlar
3,5. Kar Tanelerinin Bir Bildiği Var
4. Mucizeler Dükkanına Dönüş
5. Bir Dilekle Başladı Herşey
                                    6. Yeni Başlangıçlar Mevsimi 
                                    7. Sevginin Son Dileği
                                    8. Çiçeklerimi Rüzgara Verdim
                                    9. İyi ki geldin
                                  10. Blossom Street Brides


Elimde şuan Bahçemde Yeşeren Umutlar var. Onu da en kısa zamanda okumak istiyorum :)

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere..

Yeni bloga merhaba!

Posted by nana at 2/06/2015 06:10:00 ÖÖ 0 comments
Herkese merhaba!

Kitap ve film yorumları ya da tanıtımları yapmak için bu blogu açtım. 

Bu blogumda sizlerle okuduğum ya da okuyacağım kitapları, mangaları, izlemiş olduğum filmleri, animeleri vb. paylaşacağım ve kendi yorumlarımı yazacağım. 

Eh hayırlı uğurlu olsun o zaman. :)



Resim: pinterest.com
 

1 Kitap 1 Film Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review